Ektiğin Dikeni Gül Bahçesinde Arama

“Ektiğin dikeni gül bahçesinde arama” Mevlâna 

Kimsenin, hiç kimseye düşüncesini, hayallerini, planlarını zoraki şekilde dayatmaya hakkı yoktur.

Hiç kimsenin, sekiz milyon insan adına bir takım tanımlamalar yapmaya da hakkı yoktur. Hiç kimsenin, sekiz milyon insan için düşünüp, karar verip hatta eyleme geçilmesi gerektiğini söylemeye  hakkı yoktur. Bunu yapan kişi ve gruplarla, dilencilerin temelde pek farkı yoktur. Çünkü her ikisi de engelliği veya engellileri kendi çıkarları uğruna kullanmaktadırlar.

Bu sekiz milyon insan Türkiye’de yaşayan engelli bireylerden oluşmaktadır. Onları bir potada buluşturan konu ise, kısaca “engelli olmalarıdır”. Engelli olmak da öncelikle tıbbi bir durumdur ve vücudun estetik/biyolojik/işlevsel/zihinsel olarak, günlük yaşamda görevini tam olarak yapamamasıyla ilişkilidir. Bu insanlar sakatlıkları ve/veya toplumun genel duyarsızlıkları nedeniyle, çoğu zaman toplumsal ilişkilerinde, eğitim ve iş hayatında ciddi sorunlar yaşamaktadırlar.

Zaten ortak bir derdi olan sekiz milyon insanın, sözde dertlerinin anlatılması ve hak savunulması için, üç beş kişi veya öbeğin sorunlarına ortak olup, onların tabela taşımacılıklarını yapmaya ihtiyacı yoktur.

Engelliler, engellilik veya sakatlık kavramı hiçbir korsan düşüncenin paramparça yelkenlerine yama olmayacaktır. Bunu yapmaya kalkan kişi veya gruplar, eninde sonunda koca bir okyanus ortasında yelkensiz ve dümensiz kalmaya meyillidir.

Hayatta kalmak ve hayata dahil olmak, üzerinde yaşam barındırdığını bildiğimiz tek gezegen olan bu dünyada en kutsal, en önemli değerdir. Canlılığı ifade eden temel eylemler beslenmek, güvenli bir yer bulmak ve çoğalmak arzularıdır. İnsan olarak bizler de bu temel hak ve dürtülere sahibiz.

Doğada sakatlığı veya fiziksel kusuru olan hayvanların bu temel arzularını gidermek için diğer çoğunluğa karşı pek şansı yoktur. Güçlü olan daha çok besin bulur. Dövüşlerde güçlü olan kazanır. Dişiler de güçlü ve güzel görünen erkekleri seçip yavrusunu yaparlar…

Fakat bizler insanız. Sahip olduğumuz beynimiz sayesinde tüm diğer canlıları kontrol altında tutabiliyor ve kendi çıkarlarımız için kullanıyoruz. (Ve gittikçe artan hızla HAYATA DAİR NE VARSA TÜKETİYORUZ)

Biz insanız… Sadece hayvansal huylarımızı kullanıp, zayıf olanı ezmekten çok daha üstün özelliklerimiz var. Bizler insanız. Yemek, çoğalmak ve hayatta kalmaktan öte görev ve sorumluluklarımız var!

Hayat kutsaldır. Hayatı ifade eden her şey de en az hayatın kendisi kadar kutsaldır. 

Ben şahsım adına konuşursam, bu siteyi kimsenin veya hiç bir grubun hakkını savunmak için açmadım. Bu site, öncelikle haber verme, bilgilendirme ve destek olmak amaçlı kurulmuştur. Konularda engellilere sık sık yer vermemin en önemli sebebi tabi ki benim de bir engelli insan olmamdır. Siteye koyduğumuz haber ve içerikleri seçerken dikkat ettiğimiz ilk koşul, HAYATA OLUMLU KATKISI OLMASIDIR. Kişisel, grupsal ve çok kısa ömre sahip olduğunu net olarak bildiğimiz, uzak ufka sahip olmayan hiçbir içeriği siteye koymak istemiyoruz.

Dilek ve temennim, henüz hayattayken ve halen çalışıp bir şeyler yapabiliyorken, bu siteyi ben yokken de aynı çizgide, aynı hızda, aynı coşkuyla yürüyebilecek hale getirmektir. Bunu sağlamak için web site yönetimi, tasarım, haber ve bilgi sağlayıcılığı konularında gerekli hassasiyet ve donanıma sahip arkadaşlardan oluşan bir ekibe uzun vadede de olsa sahip olacağımıza inanıyorum.

“O dağa bir kuş kondu, 
Sonra da uçup gitti. 
Bak da gör, o dağda 
Ne bir fazlalık var 
Ne bir eksilme.

Kâmil odur ki; koya dünyada bir eser,
Eseri olmayanın, yerinde yeller eser. 

Bu denizde ne ölmek var bize
Bu denizde ne gam, ne dert, ne keder.
Bu deniz alabildigine muhabbet
Bu deniz iyilikten, cömertlikten ibâret.” – Mevlâna – 

Yorum bırakın