Ya Gördüklerimize İnandık veya..

Ya Gördüklerimize İnandık Ya İnandıklarımızı Gördük

Hilenin sırrını arıyorsunuz, ama bulamazsınız.
Çünkü dikkatli bakmıyorsunuz.
Siz sırrı bilmek değil, kandırılmak istiyorsunuz.
(
Film : The Prestige – 2006)

Hepimiz defalarca emin olduğumuz konularda hata yapmışızdır.
Mutlaka hepimiz bir çok şeyi olduğundan farklı sanmış ve şanslıysak daha sonra gerçeği görebilmişizdir.
Nedense ve neredeyse hepimiz benzerliklere değil farklılıklara yoğunlaşmayı seçeriz.
Hep dolu kısmı değil, boş olanı; sağlam olanı değil, eksikleri ve kusurları görmekteyiz önce.

Neden, neden ısrarla böyle davranmaktayız?
Belki en çok ön yargılarımız etkiliyordur bizi.
Belki algılama hatalarımız, belki de milyonlarca yıllık genetik kodlarımızda saklıdır bu eğilim.

Ufak ve çok basit bir iki deney yapalım sizlerle.

Ne bu deneyler, ne bu yazı fazla vaktinizi almayacak emin olun.
Ve emin olun, az veya çok, size bir şeyler katacak bu tecrübe.

checkershadow_illusion4med

A karesi ve B karesinin renkleri ne kadar farklı? (A ve B harflerinin değil, bulundukları karenin rengi)

Bence çok farklı, neredeyse biri siyah diğeri beyaz olacak kadar farklı evet.
Gerçekte öyle mi?
Yoksa öyle mi görünüyor?
Yoksa bana mı öyle görünüyor?…

Acaba bir de karanlıkta mı baksam bu resme? Ters çevirip baksam, yandan baksam, bulanık baksam değişir mi ki? Hem cevabın apaçık ortada olduğu bir durumda, neden böyle bir soru soruldu ki bana? …Veya sana?

Bu deney sonucunu hayatın neredeyse her alanında yorumlayabiliriz.

vefaerzincan4Şimdilik izninizle bu ilk deneyin sonucunu sonraya bırakıp, sosyal ön yargılarımıza ve dış görünüme dair doğru veya yanlış kanaatlerimize odaklanmayı seçiyorum. Bir tanıdığımın resmini kendi onayı ile kobay olarak kullanıp, gözlemcilere şunu soruyorum:

<<== “bu adam diğer 6 milyar insandan veya mahallenizdekilerden farklı mı görünüyor?” 

(Resimde hiçbir fotomontaj hile veya benzeri uygulama yoktur, dikkatinizi bu tür şeylere vermeyin)

Gelecek sonuçları az çok biliyorum. Ve size kesin bir şey söyleyeyim, bu adamı bizzat gördükten sonra, cevap veren hemen herkes yanılmış olduğunu görecek veya yanılmış olduğunu sanacaktır.. Hangisi doğru, yanıldıkları mı yoksa yanıldıklarını sanmaları mı, bu tartışılır. Ama dikkate alınmayacak bir sayı dışında herkesin resim ve cisim arasındaki bakış açıları neredeyse 180 derece fark edecektir.

Çünkü bu adamın doğuştan spastik rahatsızlığı vardır. Evet bir yanılgı da bu cümlede çıktı! Çünkü spastik kelimesi birçok kişinin beyninde yanlış kodlanmış durumda! Ama bu yazıda hedefim onlar değil. O yanlış bilgi tamamen onların derdi. Açıp sözlüklere bakıp öğrenebilirler. Ben burada bir kısmımızı değil, hemen hepimizi ilgilendiren, hepimizin düştüğü tuzaklara dikkat çekmek istedim.

Konuya dönersek ve sadece basit bir örnekle tanımlarsak neden resim ve cisim arasında böyle bir yorum farkı olduğunu belki anlatabilmiş oluruz. Resimdeki adam, hareket ve koordinasyonunu olumsuz etkileyen bu rahatsızlığı nedeniyle, mesela bir tas sıcak çorbayı size kendi elleriyle getiremez.

Evet, resimdeki adamın durumu kısaca bu; artı insanların adamın resmi ve cismine yorumu kısaca böyle. Ve bu adam ortalamanın çok üzerinde bilgi, tecrübe ve yetenekleri olmasına rağmen; Bu adam mesleği için gereken kişisel/kamusal eğitimini almış ve mesleğine dair yüksek kalitede işler üretmiş olmasına rağmen; Ve burada sayabileceğim ama yazıyı uzatmamak için kestiğim daha bir çok gerekçeye rağmen;

Yedi yıldan fazla bir süre işsiz kalmıştır.
Yedi yıl yok sayılmıştır!

Çünkü bu adam sakattır, engellidir, özürlüdür, her neyse, sonuçta bu adam iş yapamaz. Yahut iş yapamaz sanılır. Veya öyle var sayılır.

Acaba gerçekte öyle mi?
Öyle mi görünüyor?
Yoksa bize mi öyle görünüyor?…

İlk deneyimizdeki renkli kutulara dönelim:
checkershadow_proof4med
A kutusu ve B kutusu AYNI RENK! İkisi de gri.

Sabit ve aynı renkteki dikey iki çubuğa ve geçtiği yerlere bakın. Sarsıcı bir sonuç değil mi?! Peki ya o gördükleriniz neydi? Siyah ve beyaz kadar net görülen bu manzara bir yanılsama mı? Hepimizi şaşırtan veya irkilten bir gerçek varmış aslında değil mi?!

Hiç şaşırmayın, irkilmeyin, ölçün, A kutusu ve B kutusu AYNI RENK! İkisi de gri! İnsan beşer, kuldur şaşar.

Olağanüstü bir şey değil ki, o resimdeki adamın bu yazıyı yazmış olması!… Dilerim bu yazıdaki deneyimlerimiz, sakatlığı olanlara, sirk maymunu muamelesi yapılmasına, kendilerinin veya yaptıklarının yok sayılmasına bir nebze olsun engel olur;

bıdıbıdı bıdı bıdıdıbıdı bıdı ama sakat = sakat ama bıdıbıdı bıdıbıdıbı bıdıdı bıdıbıdı
y.lisans mezunu, mimarlık üzerine tezleri var, iyi derecede bilgisayar,
iş arıyor, sporcu, çok yakışıklı, sevilecek biri 
ama sakat
= sakat ama şiir yazıyor, kitap okuyor, otomobil kullanıyor, konuşabiliyor,
hopluyor, zıplıyor, işine gidebiliyor…

Yukarıdaki iki önerme de eşittir. İki önermede de yer alan “bıdıbıdı” değişkenlerinin değer sıfırdır. Çünkü bu değişkenlerde tarif edilen meziyet veya özellikler, “sakat” kavramının oluşturduğu gürültülü arkaplanda boğulmuştur. Tıpkı yukarıdaki deneyde gördüğümüz gibi, A ve B kutusunun renkleri aynı olmasına rağmen, görüntüye giren bir nesne gölgesi ve bizlerin tüm karelerde var olmasını varsaydığımız uyum beklentimiz yüzünden bize tamamen farklı görünmüş olması gibi.

Bir yanda vasat bile denmeyecek işler yapıp coşkuyla alkışlananlar… Diğer yanda sanatının erbabı, mesleğinin ustası olduğu halde gölgede kalanlar… Tabii ki bu durum sadece sakatlara has değil. Ve tabii ki bu yanlışlıklar için sadece alkış tutanlar sorumlu değil. Sizce de, yapılan işlerin değil, sakatlığın üzerinde yükselen bütün sonuçlar adeta birer çöp yığını değil mi?

Bu haksız muameleyi gören veya uygulayan çok sayıda kişi veya öbek vardır. Ancak yaşadığımız ülkedeki nüfusun yüzde on ikisini etkileyen ortak bir sorunu görmezden gelip, bahaneler bulmak çok büyük hata olur. Çünkü engellilerin hak ettiği gibi rahatça yaşaması için yapılan her iyileştirme girişimi, her kolaylık, sadece engellilere değil, tüm insanlara faydalı olacaktır.

Laflarımız değil, yaptığımız işler bize basamak olsa.. Kişileri değil, eserlerini değerlendirsek, daha iyiye, daha güzele ulaşmamız neden mümkün olmasın? Neden çalışan kazanmasın ki?

Son olarak bir deneye daha katılmanızı rica edeceğim.

Aşağıdaki iki kümeyi inceleyip, her bir kümedeki farklı elemanı bulun.

farkliolanibulun

İlk kümedekini kolaylıkla ve çarçabucak bulmanıza rağmen, ikinci kümedeki farklı elemanı bulmanız neden daha uzun sürüyor? Neden çemberler içindeki eksikli olanı hemen buluyoruz da eksikler içindeki tam çemberi bulmamız biraz daha uzun sürüyor?

Bütün bunları birer optik yanılma, illuzyon ve benzer kavramlarla açıklamaya kalkmak yetmiyor. Çünkü etraftakileri gören gözlerimiz değil, aslında beynimizdir….

Tüm bu bilgiler ışığında bir de şunu düşünün : “Neden eksikliği, aksaklığı şıp diye görüyoruz da, tam olanı ve sağlamı olanı pek dikkatimiz çekmiyor?”

not : Bu yazıdakilerin kimseye ders vermek, birilerini veya grupları doğrudan da dolaylı da olsa itham etmek amacı yoktur. Keza evrenin hangi köşesinde ve nasıl yaşarsam yaşayayım, ben dahil olduğum bu toplumun bir üyesiyim. Ve yazıda örnek verilen deneyler bilimsel deneylerdir. Gözlemleme şartları ve sonuçları olarak , tüm insanları ve hatta bize benzer yapıdaki beyine sahip tüm canlıları içine alan koşullar göz önünde tutulmuştur. Deneyler ve algılamayla ilgili ek bilgi almak isteyenler, DNA yı keşfederek Nobel kazanan Francis CRICK’e ait Şaşırtan Varsayım adlı kitaba başvurabilirler.

“Varlık, hayâlden daha dardır. O yüzden aylar, bu âlemde hilâl gibi görünür. Duygu ve renk âleminin, yani bu dünyanın varlığı ise… Yokluğa, hayâle ve varlığa nispetle büsbütün dardır, adeta daracık bir zindandır.” (Mevlânâ)

Yorum bırakın