Kurbağa Prens

Sanki yavaş yavaş büyüyor pencerem.  Belki yaşlanıyorumdur. Sahi, yaşlıların manzarası daha mı dar yoksa daha mı geniş? Canımı yakan çok dert var, evet, var! Ama kim mutlu ki şu gezegende? Yüz binlerce hücrem ölüyor her saniye… Karışıklık ve kırışıklar artıyor her uçan düşünceyle beraber.

Sanki yavaş yavaş büyüyor pencerem. Gel gör ki, daha çok elma ağacı görebiliyorum artık. Yeşilleniyorlar, çiçekleniyorlar ve kokuları ta buraya geliyor her defasında. Sonra dallar eğiliyor, çatırdıyor meyvaların ağırlığından.. Duyuyorum. Uyumak mümkün mü bu gürültüde? Sonra, sonra ya kuşlar yiyor onları ya böcekler!

Sanki yavaş yavaş büyüyor pencerem. Belki benim odam, benim hayallerim küçülüyordur sadece.

“Neden hep o öpülen kurbağanın, yakışıklı bir prense dönmesidir ki beklenen?  Neden kimse güzeller güzeli prensesin yanıldığını varsayamıyor? Prensesin öpmediği her delikanlı, çirkin bir kurbağa mı yani?

Yok yok, o genç delikanlı yakışıklıydı zaten. 

Siz şişin bakalım, şişin güzel kızlar, şişin, uçan balonlar kadar erişilmez olun.. Neyse ki aşağıda bir öpücüğünüze muhtaç çok sayıda sürüngen var.”

kurbaga

Yorum bırakın