3 Aralık Dünya Sakatlanma Günü

sakatlanmak

3 Aralık Engelliler Günü’nün Tarihçesi : 1992 yılında Birleşmiş Milletler aldığı bir kararla, 3 Aralık gününü “Uluslararası Engelliler Günü” olarak ilan etti. Bu kararın ardından BM İnsan Hakları Komisyonu 5 Mart 1993 tarihli ve 1993/29 sayılı bildirisi ile üye ülkelerce 3 Aralık gününün “engellilerin topluma kazandırılması ve insan haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması” amacıyla tanınmasını istedi. Ve o günden beri, 3 Aralık “engelliler günü” olarak bilinmektedir.Daha sağlıklı bir toplum ve daha adil bir düzen sahibi olma yolunda; Her 3 Aralık’ta sakatları anmak mı daha faydalıdır, yoksa bir günlüğüne de olsa sakatlanmak mı?

Bu soruyu şimdilik bir yana koyalım. Çünkü çoğu kişinin 3 Aralık Engelliler Günü’nden veya o gün hangi etkinliklerin yapıldığından haberi yok. Herkesin bu günü önceden bilip, odaklanması doğru olur mu olmaz mı ayrı bir konu. Peki, konuyla ilgili olanlara ve biraz olsun bilenlere soralım: Türkiye’de her yıl 3 Aralık’ta neler yapılır?

  • Bazı engelliler yılın diğer 364 günü dört duvar arasında hapismiş gibi, 3 Aralık günü sokaklara çıkıp, yürüyüşler mi yaparlar? Hatta bu günü kendilerine ait bir bayrammış gibi kutlayıp, halaylar çekip, onlar için düzenlenen eğlencelere mi katılırlar? ( Aslında abartı değil bu ifade, çünkü gerçekten de başta mimari aksaklıklar olmak üzere birçok sebepten ötürü hiç toplum içine çıkamayan kişi sayısı çoktur. Bu açıdan bakınca az evvel alaycı şekilde yazdığım etkinlikler, maalesef bir ihtiyaç haline dönüşür. )
  • Engelliler basın yayın haberlerinde birkaç gün çok daha yoğun olarak işlenir. Peki yayın dünyasının engelli kişiyi topluma sunuş şekli doğru mudur? Engellilik konusunda bilinçlenme uğruna somut faydalar vermişler midir? Ön yargıları azaltan tarzda haberler mi hazırlıyorlar, yoksa duygu sömürüsünün ön planda olduğu müzik veya ifadeler mi kullanıyorlar? ( Edison’un adı geçen bir kısa ders vardır. Ampulü icat etmeden önce sayısız hatalı sonuçla karşılaştığı söylenir. Aslında ampulü bulan Edison değil, Edison’un şirketindeki Slav asıllı bir bilim adamıdır. Neyse, umulur ki, basın yayın sorumluları da deneme yanılma yöntemiyle doğruyu bulurlar. Doğruyu bulmaya niyetleri yoksa da, en azından toplum tersten eğitilerek, önce tüm yanlışları öğrenip, uzun süre sonra başka bir seçenek kalmayınca da, işin doğrusunu kendiliğinden bulur. )
  • Birtakım yetkililer engellilerin varlığını hatırlayarak kürsüye çıkıp “-acağız … -eceğiz.. –caktır.. –cektir…” vb şeklinde son bulan cümleler kurarak vaatlerde bulunur. Bunların kaçta kaçı somut hedefleri olan gerçekçi çalışmalardır? ( Yoksa diğer 364 gün evde yattığı sanılan engellilerin tekrar evlerine dönüp, rahat ve huzurlu şekilde uyuması için anlatılan masallar mıdır? )
  • Bağış toplayanlar için her 3 Aralık bulunmaz bir nimettir. Engellilerin hepsi tekerlekli sandalye mi kullanır ki, kampanyaların çoğunda tekerlekli sandalye alınması gerektiğinden söz edilir? ( gerçekten de sandalyeye ihtiyaç var mıdır acaba? ) Toplanan bağışlar doğru şekilde mi harcanır? Engelliler adına bağış toplamak engellilerin konumunu nereye getirir?
  • … Başka neler yapılır ki her 3 Aralık’ta?

Bu konu irdeledikçe yeni açılımlar oluşur, uzar, uzar. Biz bu yazıya başlık olan esas soruya dönelim..:

Her 3 Aralık’ta sakatları anmak mı daha faydalıdır, yoksa bir günlüğüne de olsa sakatlanmak mı?

Şu ana dek 3 Aralık’ta yapılmış etkinliklerin genellikle engellileri anmak, hatırlatmak temelinde kurgulandığını gördüm. Ve bunun pek de başarılı olmadığı herkesçe bilinen bir durum. O nedenle biraz uçuk bir fikir olan ikinci şıkkın denenmesine dair hayaller kurdum.

Diyorum ki, 3 Aralık’ın adı, SAKATLANMA GÜNÜ olsa. O gün her katılımcı için bir fiziksel engel seçilip, bütün gününü o şekilde yaşasa. Tabi ki bu etkinliğin bir eğlenceye dönüp, engelli olma hali ve engellilerle dalga geçilecek olmak iddiası veya ihtimali vardır. Ama bence en kötü ihtimal olan böylesi bir etki bile, toplum içinde engellilere dair faydalı açılımlar yaratan yeni düşünce fırtınalarına sebep olacaktır.

Televizyon için BBG tarzında bir program tasarlanabilir. Yarışmacılara birer engel seçilip, birkaç gün boyunca günlük ve sosyal yaşamı kamerayla kaydedilerek bu yeni haline uyumu, çeşitli konulardaki mücadelesi ve başarısına göre seyirciler tarafından puan verilebilir.

Yapılabilecek çok değişik faaliyetler var tabii ki. Şimdi gelin, 3 Aralık için birkaç gönüllü seçelim. Ve onlara karşılaşacakları bazı koşulları ve görevler tanımlayalım :

İyi çalışmalar Ali Bey. Bu 3 Aralık’taki etkinliklere sizin 10 yaşındaki oğlunuz Mert gönüllü oldu. Annesi Nermin Hanım’ın yardım ve gözetiminde bir gün geçirecek. Ali Bey, eşinizden sizin şehir planlaması konusunda bir uzman olduğunuzu duyduk. Ayrıca yaklaşan belediye seçimleri dolayısıyla yenilenmekte olan kaldırım, geçit, yol vb yapılanma üzerinde yoğunlaştığınızı biliyoruz. Mert’în okulu da bu belediye sınırlarında bulunuyor. Mert o gün için iki bacağına ortez takacak. Bilek ve dizlerini bükmek zorlaşacağı için, iki adet baston kullanacak. Bakalım yenilenen kaldırımlar, yollar, geçit ve merdivenleri kullanıp okula gitmesi ne kadar sürecek? Meraklanmayın, çünkü Sayın Nermin Hanım bütün gün Mert ile beraber olacaktır. Sevgili Mert’in çok çok sevdiği sınıf arkadaşı Ece de sağ bacağı kısa olduğu için bir baston kullanıyormuş. Gerçekten Mert’in çocuk yaşına rağmen, herkesçe saygı duyulacak bir davranış bu. Kolay gelsin size Ece ve Mert! Sevgiler..

Füsun Hanım merhaba. Geçen gün arkadaşlarınızla sohbet ederken bir kelime çıkmıştı ağzınızdan. Hani birinin aptalca davranışlarını falan anlatıyordunuz. spastik demiştiniz ona bir cümlede. Hemen sonra oradaki bir arkadaşınızca uyarılmışsınız. Hadi gelin, bir günlüğüne tecrübe edelim. Spastik olmak nasıl bir halmiş, neye benziyormuş, çok çok az da olsa bir fikriniz olsun. Bunu deneyimleme işi oldukça zor olacak. Çünkü vücudunuzdaki istemli kaslarınızı kontrol etmenizi zorlaştırmamız gerek. Bunu nasıl yaparız bilemiyorum. Boyun, yüz, kol, el, parmak, bacak kaslarınızda, özellikle heyecanlanınca şiddeti artan kasılma ve titremeler oluşturacak hafif elektrotlar konulabilir mesela. Bu şekilde arkadaş grubunuzla bir gün geçirin. Size isyan eden bu bedenle sosyal bir etkinliğe katılın, yemeğe gidin, eğlenmeye çalışın. Sakın bunu kendinize bir ceza olarak algılamayın. Hoş, zaten gönüllü olarak katıldınız. Ha bu arada, sakın gülümsemeyi unutmayın, çünkü spastik rahatsızlığı olanlar belki de en içten en doğal gülüşe sahip olan kişilerdendir.. Gülümseyin zorluklara!

Sayın Ece Hanım. Çok büyük bir şirkette iyi bir konumda çalıştığınızı biliyoruz. Eviniz işe çok uzak değil. Tramvaya binip 3 durak sonra vapurla karşıya geçer geçmez sadece dört dakikalık bir yürüyüş mesafeniz var. Sizinle aynı kurumda çalışan Yüksek Mühendis Dilek Hanım’ı bilirsiniz. İşte onun bir tekerlekli sandalyesini bir günlüğüne siz alacaksınız. Ve tekerlekli sandalye kullanarak evinizden çıkıp işe gelecek, tüm gün sandalyede çalışarak tekrar aynı şekilde eve döneceksiniz. Hadi kolay gelsin size, zira işiniz gerçekten çok zor. Etraftakilerden yardım talep etmeniz tabi ki mümkün. Yolunuz uzun olmasa da, aşmanız gereken engelleri fark edince ruh haliniz değişecektir, ciddi sıkıntılara hazır olun.

Sevgili Hakan. Bu hafta sonu kız arkadaşınla buluşacaksın değil mi? İşte sana bir öneri.. Evden çıkmadan evvel kulaklarına pamuk veya benzer bir şey tıka. Bunu öyle bir şekilde yap ki, hemen hiç bir sesi duyman mümkün olmasın. Bu halde kız arkadaşına kadar ulaşabilecek misin acaba? Hadi ulaştın diyelim, bütün gün onun sesini duymadan nasıl iletişim kurabileceksin? Bunun planlarını yapmalısın yola çıkmadan önce.. Aslında, senin tüm gün hiç konuşmaman da gerekiyor. Çünkü işitme engellilerin çoğu aynı zamanda dilsizdirler. Bu arada, kız arkadaşına 3 Aralık’ta yapacağın bu denemeden bahsetmen gerekiyor. Aksi halde ilişkiniz ciddi derecede sarsılabilir, bizden söylemesi.

Daha birçok kişi ve olaya dair misaller verebilirim ama gerek yok, sanırım ana fikri anlatabilmişimdir.

Bu yazı okuyanlarda bir empati yaratmak amacıyla yazılmadı. Çünkü engelli birine yönelik empati kurmak pek mümkün değildir. “Ateş düştüğü yeri yakar”. Fiziksel engeli olmayıp da bu uğurda emek ve vakit harcayanların kendi hayatını biraz araştırın, göreceksiniz. Hemen hepsinin ailesinden bir üye veya yakınında olan birileri engellidir.

Bu yazdıklarım sağlıklı kişilere yönelik psikolojik bir baskı veya tehdit de değildir.

Kimsenin vicdani duygularını kabartmaya da niyetim yok. Sakın ola ki bu yazıdan etkilenip bir yerlere bağış falan yapmayın!

3 Aralık Engelliler Günü’ ne dair söz ve sohbetlere bir başka tat katmak istedim. Dilerim yüzünüzü ekşitmemişimdir. Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkürler… Çünkü yazılanlara okundukça can gelir, okunmayan harfler ölür gider.

Tekrar ediyorum, ne olur bu yazıdan etkilenip hiç bir yere bağış yapmayın! 3 Aralık’ın DİLENCİLER Bayramı haline gelmesine katkım olmasını asla istemem.

26 Kasım 2008

Uyarı : Bu yazıda ismi geçen kişiler hayal ürünüdür. Ve 3 Aralık için önerilen tüm etkinlik ve davranışlar sadece birer kurgudur. Evde veya başka bir yerde kendi başınıza denemeye kalkmayın. Aksi halde doğabilecek olan, doğrudan veya dolaylı hasar ve kayıplardan sorumlu değilim.

Yorum bırakın